/Sunak
Huri Kiriş Pasajist’te açılan sergisinde, yıllara yayılan resim macerasını mekanla bütünleştirerek başka bir boyuta taşıyor falan demenin çok anlamsız geldiği bir projeyle karşı karşıyayız.
Huri’nin bu sergiyi böyle yapmasına yol açan olayın yansıttıkları insani her faaliyeti anlam kaybına uğratarak zihinlerde bir kriz yaratıyor.
Teoloji, devlet, aile, kriminal olan-olmayan… Neresinden tutmalı?
Ressamlar, sinemacılar vs. eylemlerini bütün anlamsızlığının içinde sürdürebilmek için bahaneler arayıp dururlar. Orantılı bir yüz, etkileyici bir ifade… Bu sefer durum farklı. Önümüzdeki, yıllarca süren tecavüzler ve dayaktan sonra öldürülmüş Ayşe Paşalı’nın portresi. Bu yüz bir daha çıkmamak üzere içimize çakıldı. Sanat işe yaramıyor. Resimlerin hazzı işkenceye dönüştü.
Bu kadını ben öldürdüm. Mahkemedeyim, bahanelerim var, performansımın taşıyıcısı benim. Temiz giyindim, Yüce Türk Adaletine karşı boynum bükük – kıldan ince.
Galerilerin modern dünyada kutsal mekanların işlevini üstlenmesine dair bağıntıları test ederek büyüdük.
Resim ve müziğin günah olduğunu öğreten din kültürü ve ahlak bilgisi derslerimizin üzerinden çok geçmedi.
Ayşe’yi ben öldürdüm.
Bu eser, resim yapmaktan zevk alan Huri Kiriş isimli şahsın değil, benimdir.
Burası ibadethanemdir.
Müzik ve resim günahtır.
Mihrabım diyerek sana yüz vurdum, yüzüne yüzlerce kere vurdum.
Devletimin nezdinde bedenine sapladığım bıçak öldürücü değil. Sanatçılar gündemden nemalanıyor. Her şey cinayet sebebi bana, sana sanat.
Ben devletimin anlayamayacağı bir şey yapmadım. Bu topraklarda, her şeyin temeli aileye ‘mahsus’ olan şeylerden biridir bu yaptığım.
Siz sanatçılar falan o güzel yüz ve o anlamlı ifade olmasa dönüp bakmazdınız. Basının da umrunda olmaz.
Beni şimdi yargılayan yüce devletim değil, peşpeşe gelen sonu gelmez görüntülerdir.
Günahkar ressamlarla işim yok.
Ben onu karım yapmıştım, hem sever hem döverim.
Canı veren de alan da Allah’tır.
Şevket Sönmez